O kadar çok şey oldu ki!.. O gün, on yıllık karşıdevrim sürecinin kırılma noktasıydı… Sevgili Attilâ İlhan çok haklıydı:
- Dipten gelen dalga patladı!..
Mağdurları oynayarak iktidara gelenlerin, en yasakçı, en faşizan genleri taa içlerinde, hem de en koyusundan taşıdıkları olanca çıplaklığıyla ortaya serildi...
Üzerine ölü toprağı serpildi, korkuya teslim oldu, kaderine razı oldu denilen bu ülkenin aydınlık insanlarının konu Cumhuriyet olunca, çocuklarının geleceği olunca, diğer tüm şeyleri bir “teferruat” olarak elinin tersiyle süpürüp attığı da asla silinemeyecek bir gerçek olarak zihinlere kazındı…
- O gün diriliş günüydü!..
***
Ankara Valisi’ne hiç kızmayın!..
O, zincirin son halkasıdır… Hadi halk diliyle söyleyelim:
- Zurnanın son deliğidir!..
Aldığı emri düşünmeye bile zahmet etmeden uygulayan bir bürokrattır… Düştüğü durum acıklıdır ama buna müstahaktır da… Geçmişinde yaptığı iyi şeyleri bile bir çırpıda silip atmıştır… Hayatının geri kalan yıllarında hep bu “zilletle” anılacak, belleklerde hep aynı sözcüklerle anımsanacaktır:
- Yazık bir vali!..
***
Sorumlu, bu iktidar, bu iktidarın kafa yapısıdır…
Ölümüne nefret ettikleri büyük devrimci ve adeta tek başına yarattığı Cumhuriyeti bir an önce gömebilmek için, en büyük bayramı bile yasaklama cüretini göstermiş, gösterebilmişlerdir…
Birkaç gün önce, The Taraf isimli mevkutenin nefrette iktidardakilerden aşağı kalmayan bir köşe tutucusu, “Bırakın cumhuriyetlerini kutlasınlar” başlıklı yazısında bakın ne diyordu:
- Kurtuluş Savaşı sırasında düşmanla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle “hain” ilan edilenler bugün iktidardalar…
Hangi amaçla yazmış olursa olsun, The Tarafçı önemli bir noktaya parmak basmıştır; ama ayırdına varamadığı gerçek şudur:
- Tarih babanın defterinde, devrim ile karşıdevrim arasındaki gel-git asla bitmez… Kralcıların, padişahçıların, diktatörlerin, tarihin seyri esnasında araya sıkıştırmayı başardıkları iktidar süreçleri, o büyük defterde bir çentik değeri bile taşımaz!..
***
İşte o gün Ankara’da olan da budur…
- Tarihi yapanların “yeter” haykırışıdır!..
Büyük devrimcinin, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendilerine altın tepsi içinde sunduğu bağımsızlığı, yurttaşlığı, haysiyeti yani Cumhuriyeti yerden kaldırma, yeniden bayraklaştırma seferberliğidir…
O gün, o meydanda, yediği biber gazının acısıyla annesine sarılıp hıçkırıklara boğulan küçük Zeynep’in, tazyikli suya göğsünü açarak dimdik koşan işçi Hasan’ın, barikatları yıkarak Anıtkabir’e en önde ve de sırılsıklam halde yürüyen Zehra Teyze’nin önünde saygı ve minnetle eğiliyorum. Bu ülkenin aydınlık insanlarının arasında bir nefer olmaktan şeref duyuyorum…
- Dipten gelen dalgaya selam olsun…
1 Kasım 2012 - Cumhuriyet
ÜMİT ZİLELİ
1 yorum:
Ümit Zileli'nin de eline sağlık, o pislik 'Taraf' paçavrası itiraf etmiş desene 'hainlerin' iktidarda olduğunu!!!Vay vay vay itirafa bak! Evet doğru! Hainler iktidardalar! Kendileri de biliyorlar hain olduklarını.
Evet orada bizzat yaşayanlardan biri olarak gerçekten artık sabırların taştığını gördüm. Umarım sandıklara da yansır bu (tabii hileli SEÇSİS sisteminin iptali şart)
Bücürük'le öptük Gül'cüğüm
Yorum Gönder