29 Temmuz 2012 Pazar

ERDAL ŞAFAK tan Dilekçe..Sonuna Kadar Okuyun

Bu yazıyı sabah babam bana gösterdi.Bu yazı 2 yıl önce olsa belki bu kadar etkilenmezdik,ama 2 yıldır evimizde ve hayatımızda çok önemli yeri olan canım kedimiz Behlülümüz var ve üstelik yakın zamanda onu kaybedip birkaç gün sonra bulmuşken bu yazı beni çok etkiledi ve gözyaşları içinde okudum.Özellikle son kısmı okuyun lütfen,bir yavru kedi ve kaybı ancak bu kadar yürekten yazılabilir.Sevgili ERDAL ŞAFAK,umarım HEİDİ en kısa zamanda sağ salim döner...

ERDAL ŞAFAK ın bugünkü SABAH GAZETESİ ndeki köşe yazısıdır....

Tanrım, sevgili Tanrım; bunca yıllık ömrümde senden hiçbir şey istemedim. Kendimi bildim bileli aramızdaki ilişkiyi 8 kez Başbakanımız ve 9'uncu Cumhurbaşkanımız olan Süleyman Demirel'in siyaset felsefesine göre düzenledim: "Kendim için bir şey istiyorsam namerdim..." 
Başım çok sıkışınca, çok daralınca, Cahit Sıtkı Tarancı'nın dizelerinde teselli aradım:
Ne doğan güne hükmüm geçer / Ne halden anlayan bulunur / Ah, aklımdan ölümüm geçer / Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki: / "Pervam yok verdiğin elemden / Her mihnet kabulüm, yeter ki / Gün eksilmesin penceremden!" 
Tanrım, sevgili Tanrım; çocuk yaşta babasız, ilk gençlik yıllarımda annesiz kaldım.
Onlardan önce, onlardan sonra ve onların arasında tüm yakınlarımı yitirdim birer birer. Ne yakındım, ne "İmdat" dilendim.
Hayatımın akışını sana bıraktım. Oralardan buralara getirdin, sağol.
Tanrım, sevgili Tanrım; bugüne kadar hep sevdiklerime bir şeyler rica ettim senden.
Örneğin, iki oğluma "Akıl, zihin açıklığı" vermen için dua ettim. Verdin. O sayede Türkiye'nin en iyi üniversitelerini bitirdiler. Biri Bilkent'i, öbürü Koç Üniversitesi'ni.
Şimdi parlak diplomalarıyla evde oturuyorlar.
Bugüne kadar "Onların iş bulmalarına yardım et Tanrım" diye bir cümle ne ağzımdan çıktı, ne aklımdan geçti. Çünkü, "Kötü zamanlarda yaşıyorsunuz evlat; dünyada her iki gençten biri işsiz" cevabı vermenden korktum. Evet, gerçekten de dünyada her iki gençten biri işsiz ama bizim hanede iki gencin ikisi de işsiz Tanrım. Hiç değilse onlara şans dileyeceğini umuyor, bu bahsi kapatıyorum.
Tanrım, sevgili Tanrım; 36 yıllık hayat arkadaşımın "İstanbul'un 50 kilometre dışında yaşamaktan yoruldum, artık Şehir'e taşınalım" diye başımın etini yemesini bile sana aktarmadım. Şehir'i büyük harfle yazmamın elbette bir nedeni var; çünkü senin de bildiğin gibi, İstanbul, eski Yunan'dan beri "Şehir" anlamına geliyor.
Neyse, konuyu dağıtmayayım; evet, eşimin bu isteğini bile sana yansıtmadım.
Çünkü, "Kesene güveniyorsan al" diye azarlamandan veya "Bana değil müteahhitlere, emlak komisyoncularına veya konut kredisi veren bankalara başvur" diye başından savmandan çekindim.
***
Tanrım, sevgili Tanrım; tüm cesaretimi toplayarak ve aramızdaki bunca yıllık hukuka güvenerek ilk kez senden kendim için bir şey isteyeceğim. Bizim hayvanlara düşkünlüğümüzü bilen biri, üç ay kadar önce bir sabah bahçemize usulca bir kedi yavrusu bıraktı. Bir haftalık ya var, ya yoktu.
Aman Tanrım, ne güzel yaratmışsın onu: Sırtı sapsarı, karnı kar beyazı, kuyruğu bir sarı bir beyaz, bir sarı bir beyaz, bir sarı bir beyaz halkalardan uzayıp gidiyor.
Gözleri derinliklerinde Çoban Yıldızı'nın parladığı bir yeşil pınar. Adını "Heidi" koyduk.
Geceleri kucağımda öyle güvenli uyuyordu ki, o mırıltıların verdiği mutluluğu anlatacak sözcük bulamam.
Sitemizin ortak alanında sokak köpekleri besliyoruz. Heidi henüz korku nedir bilmiyor ya; sen kalk köpeklerle şakalaşmayı, oynamayı dene... Ağızlarından zor aldık, yaralarını iyileştirmek için bir sürü ameliyat yapıldı, üç hafta veterinerde kaldı.
Sonra iyileşti, evimize döndü. Tarifsiz sevinç dalgalarıyla sörf yaptım.
Ama... Bir sabah ihtiyacını görmesi için bahçeye bıraktım... Dönmedi.
Aradan 5 gün geçti, hâlâ Heidi'miz yok.
Gecenin iyice ileri saatlerinde bile bir tıkırtı duysam, kalbim çarparak kapıya koşuyorum, Heidi'miz mi geldi diye. İçimdeki hüznü anlatamam sevgili Tanrım.
Bana laf gelişi "Şehir'de ev mi istersin, yoksa kedini mi" diye sorsan, hiç tereddütsüz "Heidi'mizi" derim.
Bırak Şehir'de evi, kedimi Boğaz'ın iki yakasındaki tüm yalılara değişmem. 
Tanrım, sevgili Tanrım. Heidi'nin kazasız belasız eve dönmesine yardım eder misin? Tek maruzatım bu Tanrım.

Sıcaktan Fenalık Geçiren Behlül den Pozlar

Sıcaklardan bizim oğlan nerde serin yer bulsa sere serpe atıyor kendini.Arada da temizlik yapan annemi seyrediyor:))






26 Temmuz 2012 Perşembe

Çeşme Sapığı Yakalandı:))


Çeşme sapığı yakalandı!

Son haftalarda, Çeşme Ardıç tarafında oturanlar adeta bir kabus yaşadı.
Yörenin en müstesna mahallesi sayılan, köklü ailelerin yıllar önce kök saldığı, Futbol Federasyonu Eski Başkanı Mahmut Özgener'in, benim ilk ve çok saygı duyduğum patronum Dinç Bilgin'in falan mahallesi olan Ardıç, bir sapık dehşetiyle irkildi.
Özellikle geceleri artık kimse rahat rahat camını, çerçevesini açıp sere serpe uyuyamaz oldu. Ve çamaşırlarını dışarı asamaz!.. 

ELİ BOŞ DÖNDÜ Evet, etrafta donlara ve bikinilere dadadan, çamaşırlar ipe asıldığı anda çalan bir sapığın nefesi Ardıçlılar'ın ensesindeydi.
Ve içlerinden biri, eski bir konsolos; bu sapığı enseleyip tüm mahalleyi rahatlatmaya karar verdi.
Günlerce pusuya yattı.
Özellikle sabaha karşı, bahçenin sote yerlerine gizlenip bu sapığı bekledi.
Yem olarak da iplere sıra sıra donları astı.
Ama yok, pis sapık sanki hissetmiş gibi bu tuzağa düşmedi.
Konsolos bu operasyondan eli boş döndü.
Sonunda tek çare kalmıştı; emniyet güçlerine haber verildi.
Semt sakinleri biraz 'kalın abiler' olunca tabii, etraf hemen ayaklandı.
Günler, geceler boyu söz konusu mahalleye ekipler gönderildi, devriye gezildi. Fakat bir türlü sonuca ulaşmak mümkün olmadı. 

KONAK VAPURU GİBİ... 
Sonunda bir ev, polislerin dikkatini çekti.
Bu nasıl bir evdi ki gireni, çıkanı belli değildi.
Evin önü araba galerisi gibiydi. Eve, günün her saati, sabah 08.00 Karşıyaka-Konak vapuru gibi rağbet vardı.
Akşamları uzuuuun masalarda yemekler yeniyor, içeriden müzik sesi, bahçeden kahkahalar eksik olmuyordu.
Böyle evler her zaman mahallelinin ve bir olay anında polisin hedefidir.
Neşeli, eğlenceli, kahkahalı, bol misafirli evler bizim insanımızın gözünde her zaman potansiyel kerhanedir.
O evde kesin edepsiz şöyler dönmektedir.
Yıllardır yalnız yaşayan ve evi her zaman bu ev gibi neşesiyle dikkat çeken biri olarak, bunu çok net olarak söylüyorum.
Neyse işte; bu eve de öğrenci yurdu desennn, ne alakaydı...
Personel evi olmak için de fazla neşeli.
Ama bir tuhaflık olduğu kesindi!
Sonunda polisler dayanamadı ve evin kapısını çaldı.
Aslında biraz de çekinerek, çünkü tam olarak ne diyeceklerini bilemeyerek "Eee nasıl desek, buralarda bir sapık varmış, iplerden don falan çalıyormuş. Acaba sizin bir bilginiz var mı?" gibi bir şeyler söylediler. 

BİZİM SUNNY ÇIKTI! Önce "Kapıya polis geldi lan, koşun" deyip telaşlanan ev halkı, yani bizler, yani evet orası sevgili arkadaşımız Cüneyt'in evi oluyor; polislerin söylediklerini duyunca bastık kahkahayı.
Çünkü Cüneyt'in dört kedisinden biri ve içlerinde en huysuz, en bıçkını Sunny; son zamanlarda eve ağzında ya bir bikini ya da bir donla gelmeyi adet edinmişti.
Hatta biz bu olayı fotoğraflamıştık bile.
İşte görüyorsunuz yandaki resimde.
Hani nerden çaldığını bilsek, gidip teslim edeceğiz sahiplerine ama kapı kapı dolaşıp da "Pardon ama bu don sizin mi?" denmez ki insanlara! 

KONSOLOS BEY İKNA OLMADI Neyse önce neden güldüğümüzü anlamayan polisler, biz Sunny'nin bu fotoğraflarını gösterince hem durumu anladılar, hem de onlar da çok güldüler.
Ardından yine kanıt fotoğraflar alınıp şikayetçi olan eski konsolosun evine gidildi, durum böyle böyle denildi.
Gel gör ki konsolos bey hiç ikna olmadı.
Daha doğrusu olayı hiç de hoşgörüyle karşılamadı.
Hatta Cüneyt'e, onca yıldır koynunda besleyip büyüttüğü kedisi için "Git bu kediyi barınağa at o zaman" bile dedi.
Ciddi ciddi...
Olsun biz buna da çok güldük.
Allah neşemizi bozmasın. 


Kaynak SABAH GAZETESİ GÜNAYDIN EKİ
Yazan   ÖNCEL ÖZİÇER

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Ahşap Boyayan Arkadaşlarımdan YARDIMMMMM

Efendim bugün bu ganimetleri atılmış bir şekilde apartman bahçemde buldum:)) Kaptığım gibi eve geldim,zaten abajur ayağı bulmakta zorlanıyordum.Şekil olarak çok hoşuma gitti.Bu ayaklar ahşap ve üzerine dekupaj yapılmış ama yer yer soyulmaya başlamış.Şimdiiiii bu konuda tecrübeli olan arkadaşlarımdan yardım istiyorum.Bu ahşap ayakları boyamam lazım ama onun için önce üstündeki dekupajları yok etmem lazım sanırsam.Acaba zımpara ile temizleyebilirmiyim? Yada başka önerisi olan varmı? Şimdiden teşekkürler


24 Temmuz 2012 Salı

Arkadaş Listesi Güncellemesi

Uzun zaman takip ettiğim ve defalarca yorum bıraktığım sevgili bloggerlardan bir teşekkür için bile olsa geri dönüş yapmayanları ÜZÜLEREK de olsa takip listemden çıkarıyorum.Ben paylaşımların karşılıklı olunca güzel olduğunu düşünenlerdenim.Neydi HAYAT PAYLAŞINCA GÜZELLLLLLL......:))

Adamım:))

Bizim mahalleye bir haller oldu,hayretler içindeyim.Yıllardır koyduğum bir kap su olduğu yerde en fazla 3 gün kalırdı.Ama bu ara inanılır gibi değil nerdeyse mahallede her apartman önünde 2 şer adet büyük büyük ve tertemiz sular var.Aman aman neyse nazar değmesin.Bu arada benim Oğlan 2 yaşını dolduracak 2 hafta sonra.Şu oturuşa bakarmısınız,adam değil mi bu ya????




18 Temmuz 2012 Çarşamba

Bebişler Yazlığa Taşındı

Eveeeett çuvaldan çıkıp bahçeme gelen bebekleri apartman bahçesindeki asmanın altına taşıdım,kapalı kutular yerinede de açık kutular kondu.Anlayacağınız bebişler yazlıkta Bu arada maalesef bebeklerden biri kayboldu.Ama annemiz kendisine bonus olarak getirdiğimiz ve kendinin olmayan tekiri hala emzirip yalıyor.Valla bayağı büyüdüler ama hala süt almaya devam ediyorlar.




Bu arada duvar üstündeki bu aileyi de tanıtmak istedim.Bu 3 kedi tam 3 nesil.Sarman olan NEFİSE en büyükleri ve tilkinin annesi,kısırlaştırılmış ve 11 yaşında.Alacalı koyu renkli olan TİLKİ de beyazlı grili TELEVİZYON un annesi,o da kısırlaştırıldı ve 7 yaşında.Televizyon 5 yaşında dişi.Resimde olmayan ve yine bu familyaya ait kardeşler ve bir nesil daha bebek var.Yani tam 4 nesil :)) Harika değilmi?



Zeliş Pisicik

Benim kuzen 2 aylıkbir siyam almış,bugün ziyaret ettim.Parayla almadım dedi ama bilmiyorum,bendeniz halis mulis saf sokak kedisi tercih edenlerdenim.Doğrusu kedi mıncıklamayı özlemişim.Zira benim Behlül kendini sevdirmekten ve mıncıklanmaktan pek hoşlanmıyor.Bahçemde baktıklarımı da çok sevmek istemiyorum.Biraz insanlardan uzak büyüsünler ve kucağa alınmasınlar istiyorum.Herkesi zararsız sanmasınlar.Buyrun ailemizin yeni ferdi ZELİŞ HANIM...






Mucizeler Dükkanına Dönüş

İsteyince,her sorunun bir çözümü olduğunu anlıyor insan...

Aşkın ve arkadaşlıkların filizlenerek çoğaldığı,zamanla sımsıcak ilişkilere dönüştüğü bir sokak hayal edin.Her iki yanında kapısını çalabileceğiniz,bir bardak çay eşliğinde sevdiklerinizle sohbet edebileceğiniz,içinizi ısıtan dükkanların dizili olduğunu düşünün.Aydınlığa açılan umut dolu bir dünyaya girmenin,hüzün ve mutluluğun bir arada sunulduğu,doyumsuz yaşam öykülerine tanıklık etmeninvakti gelmiş demektir.

Bu arka söz DEBBİE MACOMBER in kitap serisinin 4.sü MUCİZELER DÜKKANINA DÖNÜŞ e ait.Seriye ait kitaplar sırayla Küçük Mucizeler Dükkanı , Bir Yumak Mutluluk ve Bahçemde Yeşeren Umutlar.Özellikle sırasıyla okumanızı tavsiye ederim.Mutlaka kendinizden birşeyler bulabileceğinizi düşünüyorum.Bu arada ilk 3 kitabı çok hızlı bitirdim ama bu sefer daha sindirerek okuyacağım.Notumdur:Kitabın kahramanları arasında bir de pisicik var:))






8 Temmuz 2012 Pazar

Eskisi Yenisi ve Kanaviçem

Teyzemin çöpe attığı şekerliği artık benim pamukluğum oldu:) Kanaviçenin işlenmesi bitti ve şimdi uygun abajur teline montelenip abajura dönüşmeyi bekliyor,bu desen tekrar işlenip birde yastık yapılacak...beğendiniz mi bakimmmmmmm??




Benim Minik Kuzular

Benim yavrular bayağı bayağı bi büyüdüler ve inanılmaz oyuncular.Ahhh birde yiyorlarki sormayın.En sevdikleri şey kahvaltıda yoğurt ve peynirli omlet efendim,akşam yemeğinde ise haşlanmış tavuk yada tavuk ciğeri:)) Videoyu sonuna kadar izleyin ve tırmanıcı bonusu görün:))Bu arada mükemmel annemiz hala koynunda uyutuyor bebeklerini hemde evlatlık bonusuda...

nasıl ama keyifler:))
 






4 Temmuz 2012 Çarşamba

4 Ayaklı Dostlar

Havaların iyice ısınmasıyla her sabah erkenden elime su bidonumu alıp mahalleye çıkıyorum.Kapımın önünde 2 adet,arka bahçemde 1 adet,arka sokağımda 3 adet ve sahile koyduğum 1 adet su kabını dolduruyorum.Sonra arka bahçemdeki 4 yavru ve anneyi,ön bahçedeki tilki ve garfieldi,arka sokaktada televizyon,nefise ve şaşkını besliyorum,en son olarakda çöp kenarına asılan bayat ekmekler varsa martılara doğruyorum.Bu sabah düşününce hayatımın büyük bir kısmını 4 ayaklı dostlarımın kapladığını farkettim.

Bahçedeki bebeklerim iyice palazlandılar,inanılmaz oyuncular,beslemeye indiğim an tepeme tırmanıyorlar resmen.Baksanıza serserilere ellerinden gelse çantayı açıp girecekler içine




Bu kedinin adı tilki,6 yaşlarında ve bu yaşına kadar  arka sokakda dayımların bahçesinde yaşıyordu.Ancak bu sene tilkinin torunları oldu ve onlara o kadar ilgi gösterildiki tilki resmen 5 yıldır yaşadığı bahçeyi terkedip benim bahçeye yerleşti:)) arkadaki garfield de boşuna bekliyor bu arada tilki kısırlaştırıldı:))


Bugün balkondaki dolaplarımı temizleyeyim dedim de bir bakarmısınız bir dolap tamamen dostlarıma ait hale gelmiş:)) en üstte köpek maması ve mito kedi mamaları,orta rafta behlülün kumu,yaş mamalar ve ilaçlar,en alt katta behlül beyin kuru maması ve emziren kediler için kuru mama:)))


Bu da kendime hediyem,tatil öncesi pisili havlum:))